Celal KAT
İÇİNDEKİLER
- GİRİŞ
- KAVRAMSAL ÇERÇEVE 2.1. Hukukun Silahlaştırılması: Tanım ve Kapsam 2.2. Tarihsel Gelişim 2.3. Temel Karakteristik Özellikler
- ULUSLARARASI HUKUK REJİMİNDE HUKUKUN SİLAHLAŞTIRILMASI 3.1. Evrensel İnsan Hakları Hukuku Çerçevesi 3.2. Bölgesel İnsan Hakları Mekanizmaları 3.3. Uluslararası Ceza Hukuku Bağlamında Değerlendirme
- İÇTİHAT ANALİZİ 4.1. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararları 4.2. İnter-Amerikan İnsan Hakları Mahkemesi İçtihatları 4.3. BM İnsan Hakları Komitesi Kararları 4.4. Afrika İnsan ve Halkların Hakları Mahkemesi İçtihatları
- DOKTRİNEL TARTIŞMALAR 5.1. Hukukun Üstünlüğü ve Yargı Bağımsızlığı Perspektifi 5.2. Uluslararası Denetim Mekanizmalarının Etkinliği 5.3. Egemenlik ve Müdahale Etmeme İlkesi Karşısında İnsan Hakları 5.4. Karşılaştırmalı Hukuk Yaklaşımları
- ULUSLARARASI KURULUŞLARIN YAKLAŞIMI VE STANDARTLAR 6.1. Birleşmiş Milletler Organlarının Rolü 6.2. Bölgesel Örgütlerin Geliştirdiği Standartlar 6.3. Sivil Toplum Kuruluşlarının Katkıları
- ÖRNEK ÜLKE UYGULAMALARI VE KARŞILAŞTIRMALI ANALİZ 7.1. Demokratik Rejimlerde Görülen Örnekler 7.2. Otoriter Rejimlerde Sistematik Uygulama Biçimleri 7.3. Geçiş Dönemi Adaleti Perspektifinden Değerlendirme
- ÇÖZÜM ÖNERİLERİ VE GELECEK PERSPEKTİFLERİ 8.1. Uluslararası Hukuk Standardizasyonu 8.2. Kurumsal Reform Önerileri 8.3. Sivil Toplum ve Akademinin Rolü
- SONUÇ
1. GİRİŞ
Hukuk normlarının siyasi muhalifler üzerinde baskı aracı olarak sistematik biçimde kullanılması, son yıllarda uluslararası hukuk literatüründe giderek daha fazla incelenen bir olgu haline gelmiştir. “Hukukun silahlaştırılması” (lawfare) olarak adlandırılan bu fenomen, günümüzde yalnızca otoriter rejimlerde değil, demokratik olarak nitelenen ülkelerde de çeşitli biçimlerde karşımıza çıkmaktadır. Bu makale, hukukun muhalifler üzerinde baskı aracı olarak kullanılmasının uluslararası hukuk bağlamındaki değerlendirmesini, konuyla ilgili önemli içtihatları ve doktrinel tartışmaları kapsamlı biçimde incelemeyi amaçlamaktadır.
Hukukun silahlaştırılması, devletlerin meşru görünen yasal araçları kullanarak, siyasi, ekonomik veya jeopolitik amaçlarını gerçekleştirmek için uyguladıkları stratejileri ifade etmektedir. Bu bağlamda, terörle mücadele kanunları, kamu düzeni ve ulusal güvenlik yasaları, hakaret ve iftira düzenlemeleri, yabancı ajan kayıt kanunları aleyhte manipülatif veya uydurma deliller ihdas ederek muhalifler üzerinde yargısal baskı kurmak ve benzeri yasal düzenlemeler, muhalifleri susturmak, sindirmek veya etkisizleştirmek amacıyla kullanılabilmektedir. Bu tür uygulamalar, genellikle biçimsel olarak yasal görünmekle birlikte, özünde hukukun üstünlüğü ilkesine ve insan haklarına aykırılık teşkil etmektedir.
Uluslararası hukuk, özellikle insan hakları hukuku çerçevesinde, bireylerin adil yargılanma, ifade özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü ve siyasi katılım haklarını koruma altına almaktadır. Bu hakların ihlali anlamına gelen hukukun silahlaştırılması uygulamaları, uluslararası insan hakları mahkemeleri ve denetim organları tarafından giderek artan bir hassasiyetle incelenmekte ve devletlerin sorumluluğu tespit edilmektedir. Bu çalışma, söz konusu içtihatların sistematik bir analizini sunarak, uluslararası hukukun bu konudaki yaklaşımını ortaya koymayı hedeflemektedir.
2. KAVRAMSAL ÇERÇEVE
2.1. Hukukun Silahlaştırılması: Tanım ve Kapsam
“Lawfare” terimi ilk kez 2001 yılında Charles Dunlap tarafından “hukukun silah olarak kullanılması” şeklinde tanımlanmıştır. Ancak bu terim zamanla genişlemiş ve özellikle iç hukukta muhaliflere karşı hukuk normlarının kötüye kullanılmasını da kapsayacak şekilde evrilmiştir. Günümüzde hukukun silahlaştırılması, devletlerin yasal araçları ve prosedürleri politik hedeflerini gerçekleştirmek amacıyla stratejik olarak kullanması şeklinde tanımlanmaktadır.
Hukukun silahlaştırılması kavramı, şu temel unsurları içermektedir:
- Yasal prosedürlerin ve normların seçici ve ayrımcı biçimde kullanılması
- Hukuki prosedürlerin özünden ziyade sonuca odaklanılması
- Yargı süreçlerinin politik amaçlar doğrultusunda manipüle edilmesi
- Muğlak veya geniş kapsamlı yasal düzenlemelerin kasıtlı olarak belirsiz yorumlanması
- Hukuki süreçlerin kendisinin bir cezalandırma aracına dönüştürülmesi
- Yandaşın hukuki müeyyidelerinin kapsamı dışında tutulması ve onlara bu ortamda suç işleme davranışlarının görmezden gelinmesi
- Yargılama faaliyeti yürütenler üzerinde çeşitli baskılar yaratarak istenilen şekilde yargılama faaliyeti yürütmelerinin sağlanması
- Basının her türlü manipülasyon ve amaç doğrultusunda haber yapması için ekonomik ve siyasi zor kullanma
- Kendisine bağlı basın yayın organları yaratarak bunlar aracılığı ile muhaliflere karşı yanlış,suçlayıcı, yanlış algı yaratan içeriklerle halkı kandırmak ve bu içerikleri yargılama faaliyetinde kullanmak
- Güvenlik teşkilatının muhaliflere karşı zor kullanmaya yönlendirilerek toplumda karşı koyma hakkının ve bireysel özgürlüklerin sınırlarını daraltma
- Bütün kurumların muhaliflere karşı ayırımcı yaklaşımlar sergilemesine neden olmak
Bu uygulamaların kapsamı oldukça geniştir ve ceza hukukundan idare hukukuna, anayasa hukukundan uluslararası hukuka kadar çeşitli alanlarda görülebilmektedir. Özellikle terörle mücadele mevzuatı, ulusal güvenlik yasaları, bilgi güvenliği düzenlemeleri, dernekler ve STK’lar hakkındaki yasal düzenlemeler, seçim ve siyasi partiler mevzuatı gibi alanlar, hukukun silahlaştırılması için sıklıkla kullanılan zeminlerdir.
2.2. Tarihsel Gelişim
Hukukun politik rakiplere karşı kullanılması yeni bir olgu olmamakla birlikte, modern anlamda hukukun silahlaştırılması kavramı özellikle Soğuk Savaş sonrası dönemde ve 11 Eylül sonrası terörle mücadele bağlamında yaygınlaşmıştır. Sovyetler Birliği’nin çöküşünden sonra, birçok ülkede otoriterleşme eğilimleri demokratik kurumların ve hukuk devletinin biçimsel olarak korunması ancak özünün boşaltılması şeklinde tezahür etmiştir. Bu süreçte, muhalif sesleri bastırmak için hukuk sisteminin araçsallaştırılması stratejik bir tercih olarak öne çıkmıştır.
- yüzyılın başlarında, terörle mücadele adı altında çıkarılan geniş kapsamlı yasalar, birçok ülkede meşru muhalefetin kriminalize edilmesi için kullanılmaya başlanmıştır. Son yıllarda ise, özellikle “hibrit rejim” olarak adlandırılan sistemlerde, demokratik görünüm altında otoriterleşmenin bir aracı olarak hukukun silahlaştırılması daha sofistike bir hal almıştır. Yabancı ajan yasaları, dezenformasyon ile mücadele kanunları, dijital güvenlik düzenlemeleri gibi yeni nesil yasal araçlar, bu stratejinin güncel örnekleri olarak karşımıza çıkmaktadır.
2.3. Temel Karakteristik Özellikler
Hukukun silahlaştırılması uygulamalarının temel karakteristik özellikleri şu şekilde sıralanabilir:
a) Seçici Adalet: Benzer durumlarda farklı kişi veya gruplara farklı hukuki muamelede bulunulması. Özellikle iktidar yanlısı kişilere karşı hoşgörülü, muhalif kişilere karşı katı bir tutum sergilenmesi.
b) Yasal Belirsizlik ve Öngörülemezlik: Mevzuatın muğlak ve geniş yorumlanabilir şekilde düzenlenmesi, böylece uygulayıcılara geniş bir takdir yetkisi tanınması.
c) Prosedürel Manipülasyon: Dava süreçlerinin kasıtlı olarak uzatılması, delillerin seçici kullanımı, savunma haklarının kısıtlanması gibi adil yargılanma hakkını zedeleyen uygulamalar.
d) Yargı Sisteminin Politik Kontrolü: Yargı bağımsızlığının zayıflatılması, yargı atamalarında politik sadakatin ön plana çıkarılması ve yargıçların dolaylı veya doğrudan politik baskıya maruz bırakılması.
e) Yasal Sürecin Kendisinin Cezalandırma Aracına Dönüştürülmesi: Soruşturma ve kovuşturma süreçlerinin, nihai karardan bağımsız olarak, kişileri yıldırmak ve cezalandırmak amacıyla kullanılması (chilling effect).
f) Uluslararası Hukuk Normlarının İç Hukukta Seçici Uygulanması: Uluslararası hukuk standartlarının ve içtihatların iktidarın çıkarlarına hizmet ettiği durumlarda uygulanıp, aksi durumlarda görmezden gelinmesi.
3. ULUSLARARASI HUKUK REJİMİNDE HUKUKUN SİLAHLAŞTIRILMASI
3.1. Evrensel İnsan Hakları Hukuku Çerçevesi
Uluslararası insan hakları hukuku, hukukun silahlaştırılmasına karşı çeşitli koruma mekanizmaları öngörmektedir. Bu bağlamda özellikle aşağıdaki belgeler önem taşımaktadır:
a) Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi (1948): Beyanname’nin 7. maddesi kanun önünde eşitliği, 8. maddesi etkili başvuru hakkını, 9. maddesi keyfi tutuklamaya karşı korumayı, 10. ve 11. maddeleri adil yargılanma hakkını güvence altına almaktadır.
b) Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme (1966): Sözleşme’nin 14. maddesi adil yargılanma hakkını detaylı biçimde düzenlemekte, 15. maddesi kanunsuz ceza olmaz ilkesini, 19. maddesi ifade özgürlüğünü, 21. ve 22. maddeleri toplanma ve örgütlenme özgürlüğünü, 25. maddesi siyasi katılım hakkını güvence altına almaktadır. Özellikle 26. madde kanun önünde eşitlik ilkesini vurgulamaktadır.
c) İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı veya Aşağılayıcı Muamele veya Cezaya Karşı Sözleşme (1984): Sözleşme, hukuki süreçlerde işkence ve kötü muameleyi yasaklamakta ve bu tür yöntemlerle elde edilen delillerin kullanılmasını engellemektedir.
Hukukun silahlaştırılması, özellikle Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nin 14. maddesinde düzenlenen “bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından adil ve aleni olarak yargılanma hakkı” ve 2. maddesinde düzenlenen “etkili başvuru hakkı” ile doğrudan ilgilidir. BM İnsan Hakları Komitesi’nin 32 No’lu Genel Yorumu, adil yargılanma hakkının kapsamını detaylı şekilde açıklamakta ve yargı bağımsızlığının önemini vurgulamaktadır.
Ayrıca, BM Yargı Bağımsızlığına İlişkin Temel İlkeler (1985) ve BM Avukatların Rolüne Dair Temel İlkeler (1990) gibi soft law niteliğindeki belgeler de, hukukun silahlaştırılmasına karşı uluslararası standartlar getirmektedir.
3.2. Bölgesel İnsan Hakları Mekanizmaları
a) Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS): Sözleşme’nin 6. maddesi adil yargılanma hakkını, 7. maddesi kanunsuz ceza olmaz ilkesini, 10. maddesi ifade özgürlüğünü, 11. maddesi toplantı ve dernek kurma özgürlüğünü güvence altına almaktadır. Özellikle 18. madde, Sözleşme’de tanınan hakların sınırlandırılmasının ancak öngörülen amaçlar doğrultusunda yapılabileceğini vurgulamaktadır. AİHM içtihatlarında 18. madde, hukukun silahlaştırılması vakalarında giderek daha fazla uygulama alanı bulmaktadır.
b) Amerikan İnsan Hakları Sözleşmesi (1969): Sözleşme’nin 8. maddesi adil yargılanma hakkını, 9. maddesi kanunsuz ceza olmaz ilkesini, 13. maddesi ifade özgürlüğünü, 15. ve 16. maddeleri toplanma ve örgütlenme özgürlüğünü düzenlemektedir. İnter-Amerikan İnsan Hakları Mahkemesi, özellikle son yıllarda, Latin Amerika ülkelerindeki hukukun silahlaştırılması vakalarını incelemektedir.
c) Afrika İnsan ve Halkların Hakları Şartı (1981): Şart’ın 7. maddesi adil yargılanma hakkını, 9. maddesi ifade özgürlüğünü, 10. ve 11. maddeleri örgütlenme ve toplanma özgürlüğünü güvence altına almaktadır. Afrika İnsan ve Halkların Hakları Mahkemesi ve Komisyonu, kıtadaki hukukun silahlaştırılması vakalarına ilişkin kararlar vermektedir.
d) Venedik Komisyonu: Avrupa Konseyi bünyesinde faaliyet gösteren Venedik Komisyonu (Hukuk Yoluyla Demokrasi Komisyonu), üye ülkelerdeki hukuk devleti ve yargı bağımsızlığı standartlarını değerlendiren raporlar hazırlamakta ve tavsiyeler sunmaktadır. Komisyon’un “Hukukun Üstünlüğü Kontrol Listesi” (Rule of Law Checklist) ve ülke bazlı değerlendirme raporları, hukukun silahlaştırılmasına karşı önemli referans belgeleridir.
3.3. Uluslararası Ceza Hukuku Bağlamında Değerlendirme
Uluslararası Ceza Mahkemesi’ni kuran Roma Statüsü, insanlığa karşı suçlar arasında “siyasi, ırki, ulusal, etnik, kültürel, dinsel, cinsiyet temelli… zulüm” eylemlerini saymaktadır. Statü’nün 7(2)(g) maddesi zulmü “bir grubun veya topluluğun, uluslararası hukuka aykırı olarak temel haklarından kasıtlı ve ağır bir şekilde mahrum bırakılması” şeklinde tanımlamaktadır.
Hukukun silahlaştırılmasının sistematik ve yaygın olduğu, temel hakların ağır ihlallerine yol açtığı durumlarda, bu uygulamaların insanlığa karşı suç kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği doktrinde tartışılmaktadır. Özellikle, birbiriyle bağlantılı ve sistematik bir politika dahilinde gerçekleştirilen yargısal zulüm (judicial persecution) vakalarının, belirli koşullar altında insanlığa karşı suç kapsamına girebileceği ileri sürülmektedir.
Ayrıca, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin yargı yetkisi dışında kalan veya daha az şiddetli vakalar için, evrensel yargı yetkisi (universal jurisdiction) prensibinin uygulanabileceği durumlar da tartışma konusudur. Bazı ülkeler, özellikle ağır insan hakları ihlallerine yol açan hukukun silahlaştırılması vakaları için evrensel yargı yetkisini kullanabilmektedir.
4. İÇTİHAT ANALİZİ
4.1. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararları
AİHM, özellikle son on yılda, hukukun silahlaştırılması vakalarını incelerken Sözleşme’nin 18. maddesini daha sık ve etkin biçimde kullanmaya başlamıştır. 18. maddeye göre, Sözleşme’de öngörülen hak ve özgürlüklere getirilecek kısıtlamalar ancak belirtilen amaçlar için uygulanabilir. Bu madde, devletlerin görünüşte meşru ancak gerçekte politik motivasyonlu yargı süreçlerini tespit etme konusunda Mahkeme’ye önemli bir araç sunmaktadır.
Bu bağlamda öne çıkan kararlar şunlardır:
a) Navalny v. Rusya (No. 2) (2018): Mahkeme, Rus muhalif lider Alexei Navalny’nin ev hapsine ilişkin kararın politik motivasyonlu olduğunu ve 18. maddenin ihlal edildiğini tespit etmiştir. Kararda, “başvurucunun tutuklanmasının gerçek amacının siyasi faaliyetlerini sınırlandırmak ve çoğulcu siyasi tartışmayı bastırmak olduğu” vurgulanmıştır.
b) Kavala v. Türkiye (2019): AİHM, iş insanı ve insan hakları savunucusu Osman Kavala’nın tutuklanmasının arkasında politik motivasyon olduğunu tespit etmiş ve 18. maddenin 5. maddeyle bağlantılı olarak ihlal edildiğine hükmetmiştir. Mahkeme, “başvurucunun tutuklanmasının asıl amacının onu susturmak ve diğer insan hakları savunucularını caydırmak olduğunu” belirtmiştir.
c) Selahattin Demirtaş v. Türkiye (No. 2) (2020): Büyük Daire kararında AİHM, muhalefet partisi eş başkanı Selahattin Demirtaş’ın tutukluluğunun politik amaçlarla gerçekleştirildiğini tespit etmiş ve 18. maddenin ihlal edildiğine hükmetmiştir. Mahkeme, “başvurucunun tutukluluğunun asıl amacının çoğulcu demokratik siyasi tartışmayı bastırmak olduğunu” vurgulamıştır.
d) Lutsenko v. Ukrayna (2012) ve Tymoshenko v. Ukrayna (2013): AİHM, eski Ukrayna İçişleri Bakanı Yuriy Lutsenko ve eski Başbakan Yulia Tymoshenko’nun tutuklanmasının politik motivasyonlu olduğunu tespit etmiş ve 18. maddenin ihlal edildiğine hükmetmiştir. Bu kararlar, 18. maddenin hukukun silahlaştırılması vakalarında daha yaygın kullanımının başlangıcı olarak kabul edilmektedir.
e) Ilgar Mammadov v. Azerbaycan (2014): AİHM, muhalif lider Ilgar Mammadov’un tutuklanmasının gerçek amacının onu cezalandırmak ve susturmak olduğunu tespit etmiş ve 18. maddenin ihlal edildiğine hükmetmiştir. Bu karar, daha sonra Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından ihlal tespitine rağmen serbest bırakılmayan Mammadov için “ihlal prosedürü”nün (infringement procedure) başlatılmasına neden olmuştur.
f) Aliyev v. Azerbaycan (2018): AİHM, insan hakları avukatı Intigam Aliyev’in tutuklanmasının gerçek amacının sivil toplumu susturmak olduğunu tespit etmiş ve Azerbaycan’da insan hakları savunucularına yönelik sistematik baskıyı (pattern of arbitrary arrest and detention of government critics, civil society activists and human rights defenders) vurgulamıştır.
AİHM, bu kararlarında giderek daha sistematik bir yaklaşım benimsemiş ve hukukun silahlaştırılmasına ilişkin belirli göstergeler geliştirmiştir. Bu göstergeler arasında şunlar yer almaktadır:
- Tutuklama ve yargılamaların zamanlaması (özellikle önemli siyasi olaylar öncesinde)
- Benzer durumlardaki farklı muamele (seçici adalet)
- Yargı süreçlerindeki prosedürel ihlaller ve anormallikler
- Suçlamaların muğlaklığı ve delil yetersizliği
- Yargı organlarının bağımsızlığı ve tarafsızlığına ilişkin şüpheler
- Sivil topluma yönelik genel baskı ortamı içindeki sistematik model
- Bağımlı basın yayın organları aracığı ile muhaliflere yönelik yanlış ve yanıltıcı haberler yaratarak daha sonra yargılama faaliyetinde bunlara delil olarak başvurulması
4.2. İnter-Amerikan İnsan Hakları Mahkemesi İçtihatları
İnter-Amerikan İnsan Hakları Mahkemesi (IACtHR), özellikle Latin Amerika ülkelerinde hukukun muhalifler üzerinde silahlaştırılması vakalarını incelemektedir. Öne çıkan kararlar şunlardır:
a) López Lone ve Diğerleri v. Honduras (2015): Mahkeme, 2009 Honduras darbesine karşı çıkan yargıçların disiplin prosedürleri yoluyla görevden alınmalarını incelemiş ve yargı bağımsızlığının ihlal edildiğine hükmetmiştir. Karar, hukuki prosedürlerin muhalif yargıçları cezalandırmak için kullanılmasını kınamıştır.
b) Cuya Lavy ve Diğerleri v. Peru (2020): Mahkeme, yargıç ve savcıların atama ve değerlendirme süreçlerinin politik amaçlarla manipüle edilmesini incelemiş ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine hükmetmiştir.
c) Urrutia Laubreaux v. Şili (2020): Mahkeme, yargısal ifade özgürlüğünü kullandığı için disiplin cezasına çarptırılan bir yargıcın davasını incelemiş ve ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine hükmetmiştir.
d) Petro Urrego v. Kolombiya (2020): Mahkeme, Bogotá Belediye Başkanı Gustavo Petro’nun (şu anki Kolombiya Devlet Başkanı) idari bir organ tarafından görevden alınmasını incelemiş ve siyasi hakların ihlal edildiğine hükmetmiştir. Karar, idari prosedürlerin seçilmiş yetkilileri görevden uzaklaştırmak için kullanılmasını kısıtlamaktadır.
İnter-Amerikan İnsan Hakları Mahkemesi, kararlarında özellikle yargı bağımsızlığı ve siyasi hakların korunması üzerinde durmakta, hukukun silahlaştırılmasına karşı güçlü bir koruma mekanizması oluşturmaktadır. Mahkeme ayrıca, “yargısal garantilerin askıya alınamayacağı” ilkesini vurgulamakta ve olağanüstü hal dönemlerinde dahi adil yargılanma hakkının özüne dokunulamayacağını belirtmektedir.
4.3. BM İnsan Hakları Komitesi Kararları
BM İnsan Hakları Komitesi, Medeni ve Siyasi Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nin uygulanmasını denetlerken, hukukun silahlaştırılması vakalarını da incelemektedir. Öne çıkan kararlar şunlardır:
a) Khodorkovskiy ve Lebedev v. Rusya (2013): Komite, Mikhail Khodorkovskiy ve Platon Lebedev’in yargılanmalarında adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini tespit etmiştir. Karar, politik motivasyonlu yargılamaların Sözleşme’ye aykırılığını vurgulamıştır.
b) Toregozhina v. Kazakistan (2019): Komite, bir aktiviste barışçıl gösterilere katılımı nedeniyle uygulanan idari yaptırımların ifade ve toplanma özgürlüğünü ihlal ettiğini tespit etmiştir.
c) Sudalenko v. Belarus (2015): Komite, bir insan hakları savunucusuna karşı açılan davalarda adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini tespit etmiştir.
BM İnsan Hakları Komitesi, 32 No’lu Genel Yorumu’nda adil yargılanma hakkının unsurlarını detaylı şekilde açıklamış ve devletlerin bu konudaki yükümlülüklerini vurgulamıştır. Komite ayrıca, 34 No’lu Genel Yorumu’nda ifade özgürlüğünün sınırlarını belirlemiş ve özellikle muhalif görüşlerin bastırılmasına yönelik hukuki düzenlemeleri eleştirmiştir.
4.4. Afrika İnsan ve Halkların Hakları Mahkemesi İçtihatları
Afrika İnsan ve Halkların Hakları Mahkemesi (AfCHPR), Afrika kıtasında insan haklarının korunmasına yönelik en üst yargı organıdır. Mahkeme, Afrika İnsan ve Halkların Hakları Şartı’na taraf devletlerin yükümlülüklerini değerlendirmekte ve bireyler ile sivil toplum kuruluşları tarafından getirilen başvuruları incelemektedir. Mahkeme’nin kararları, özellikle ifade özgürlüğü, örgütlenme hakkı ve yargı bağımsızlığı bağlamında hukukun silahlaştırılmasına karşı etkili içtihatlar sunmaktadır.
Mahkemenin öne çıkan kararları arasında şunlar yer almaktadır:
- Lohé Issa Konaté v. Burkina Faso (2014): Bu davada gazeteci Konaté’nin iftira suçlamasıyla aldığı hapis cezası ve yayın organına getirilen yasaklar Mahkeme tarafından ifade özgürlüğünün ihlali olarak değerlendirilmiştir. Mahkeme, cezai yaptırımların ölçüsüzlüğüne ve basının sindirilmesinde hukukun araçsallaştırılmasına dikkat çekmiştir.
- Mtikila v. Tanzanya (2013): Bağımsız aday olarak seçimlere katılma hakkının kısıtlanması, Mahkeme tarafından siyasi katılım hakkına aykırı bulunmuştur. Bu karar, muhaliflerin siyasi sistem dışına itilmesinde kullanılan hukuki sınırlamaların keyfîliğine karşı önemli bir içtihat niteliği taşır.
- Ingabire Victoire Umuhoza v. Ruanda (2020): Ruandalı muhalefet lideri Ingabire’nin adil yargılanma ve ifade özgürlüğü haklarının ihlali iddiası Mahkeme tarafından değerlendirilmiş, ifade özgürlüğüne yönelik cezalandırıcı uygulamaların hukukun silahlaştırılmasına örnek teşkil ettiği sonucuna varılmıştır.
AfCHPR kararlarında genel olarak; yargı süreçlerinin siyasi aktörler tarafından nasıl yönlendirildiği, cezai müeyyidelerin muhalifleri sindirme aracı olarak nasıl işlev gördüğü ve devletlerin hukuk sistemini manipüle ederek insan haklarını ihlal ettiği çarpıcı biçimde ortaya konmaktadır.
Mahkeme ayrıca, Afrika kıtasındaki demokratikleşme süreçlerinde hukukun araçsallaştırılmasına karşı uluslararası standartların uygulanabilirliğini artırmak amacıyla yapısal reformlara yönelik tavsiyelerde bulunmaktadır.
- DOKTRİNEL TARTIŞMALAR
Hukukun silahlaştırılması karşısında “hukukun üstünlüğü”, “yargı bağımsızlığı” ve “etkin uluslararası denetim” gibi ilkelerin güçlendirilmesi gerekliliği tartışılmaktadır. Egemenlik ilkesi ile insan hakları arasındaki gerilim, müdahale etmeme ilkesi karşısında uluslararası topluluğun yükümlülükleri ve sorumluluk-yükümlülük dengesi irdelenmektedir.
- ÖRNEK ÜLKE UYGULAMALARI VE KARŞILAŞTIRMALI YAKLAŞIMLAR
Rusya, Türkiye, Venezuela, Macaristan, Çin gibi ülkelerdeki uygulamalar; Almanya, Kanada, Norveç gibi demokratik hukuk sistemleri ile karşılaştırmalı olarak ele alınmış, hukukun silahlaştırılması eğilimlerinin yaygınlık, sistematiklik ve karşı koyma mekanizmaları bakımından nasıl farklılık gösterdiği tartışılmıştır.
- SONUÇ VE ÖNERİLER
Bu çalışma, hukukun araçsallaştırılması olgusunu normatif, içtihadi ve karşılaştırmalı hukuk perspektiflerinden incelemiş, uluslararası standartların etkinliğini değerlendirmiştir. Çözüm önerileri şu başlıklarda toplanabilir:
- Yargı bağımsızlığının anayasal güvenceye alınması ve etkin denetim mekanizmaları
- Yasal belirsizliklerin giderilmesi ve keyfîliğe açık kanunların kaldırılması
- Uluslararası toplumun etkin denetimi ve sivil toplumun güçlendirilmesi
- AİHM, BM ve diğer mekanizmaların daha bağlayıcı hale getirilmesi
- Hukuk mesleğinin geliştirilmesi için gerekli eğitimlerin altyapısının güçlendirilmesi ile nitelikli ve liyakat sahibi personelin istihdamı
- İç işleyişin denetlenmesi için kamu kurum ve kuruluşlarının etkin bir şekilde bağımsız ve tarafsız denetim organları aracılığı ile etkin bir şekilde denetimi
KAYNAKÇA
- Dunlap, C. J. (2001). Lawfare: A Decisive Element of 21st-Century Conflicts? Parameters, 33(3), 34–45.
- Satterthwaite, M. L. (2010). Indicators in Crisis: Rights-Based Humanitarian Indicators in Post-Earthquake Haiti. NYU Public Law and Legal Theory Working Papers, 229.
- European Court of Human Rights (ECHR). (2019). Kavala v. Turkey, App. No. 28749/18.
- European Court of Human Rights (ECHR). (2020). Selahattin Demirtaş v. Turkey (No. 2), App. No. 14305/17.
- United Nations Human Rights Committee. (2007). General Comment No. 32: Article 14. Retrieved from https://www.ohchr.org
- Venice Commission. (2016). Rule of Law Checklist. Strasbourg: Council of Europe.
- Rome Statute of the International Criminal Court (1998). United Nations.
- Inter-American Court of Human Rights. (2020). Petro Urrego v. Colombia.
- African Court on Human and Peoples’ Rights. Various Decisions.
- Human Rights Watch Reports on Lawfare Practices in Russia, Turkey, Venezuela.